28 Haziran 2019 Cuma

TÜRK EDEBİYATINDA HZ. MUHAMMED ÖVGÜSÜNDE ORTAYA ÇIKAN TÜRLER

TÜRK EDEBİYATINDA HZ. MUHAMMED ÖVGÜSÜNDE ORTAYA ÇIKAN TÜRLER
Doç. Dr. Murat Karavelioğlu

İslam medeniyeti dairesinde meydana getirilen her tür ve biçimdeki edebi eserde mutlaka Hz. Peygamber’e duyulan sevgi, aşk ve bağlılığın ifadelerini bulmak mümkündür. Denilebilir ki dünyada Hz. Muhammed kadar övülmüş, hayatının her safhası bir edebi türe kaynaklık etmiş başka bir kimse yoktur. Türk edebiyatında Hz. Muhammed’i konu edinen birçok müstakil eser bulunmaktadır. Bunların başında şemailler, hilyeler, siyerler, mevlidler, miracnameler gelir.  

Hilye ve şemailler, Hz. Muhammed’in dış görünüşünü, ahlakî ve fizikî özelliklerini anlatan eserlerdir. Türk edebiyatının en tanınmış hilyesi Hakanî’ye, en tanınmış şemaili ise Hoca Sadeddin’e aittir. Siyerler, bütünüyle Hz. Muhammed’in hayatını anlatan eserlerdir. Siyer kelimesi yol, âdet, tutum, davranış, ahlak, yaşantı gibi anlamlara gelmektedir. Kelimenin özel anlamı ise Hz. Muhammed’in hayatını anlatan ilimdir. Siyer yazıcılığının doğuşuna etki eden birçok unsur vardır. Bunların başında Hz. Muhammed’i örnek insan yapan vasıfların sonraki nesillere aktarımı gelir. Siyerler manzum, mensur ya da manzum-mensur karışık olarak yazılabilir. Manzum siyerlerin çoğu mesnevi nazım şekli ile kaleme alınmıştır. Ahmed Bicân, Bâkî, Veysî gibi müelliflerin mensur siyerleri vardır. Manzum siyerlerin en tanınmışı Yazıcıoğlu Mehmed’in Muhammediyye’sidir. Manzum-mensur karışık siyerlerin en önemlisi ise Erzurumlu Mustafa Darîr’in Siretü’n-nebî’sidir.

Mevlidler, Hz. Muhammed’in doğumunu anlatmak için yazılan eserlerdir. Türk edebiyatında pek çok şair, mevlid türünde eser kaleme almıştır. Fakat edebiyatımızın en tanınmış Mevlid’i, Süleyman Çelebi’ye ait olan Vesîletü’n-necât’tır. Bununla birlikte Süleyman Çelebi’nin Mevlid’i edebiyatımızdaki ilk mevlid değildir. XIV. yüzyıl şairlerinden Ahmedî’nin İskendername’sinde de mevlid bahsi vardır. Yine XIV. yüzyılda yaşamış olan Erzurumlu Mustafa Darîr’in Sîretü’n-nebî’sinde uzun bir mevlid manzumesi bulunmaktadır ve bu manzume başta Süleyman Çelebi’nin Vesîletü’n-necat’ı olmak üzere, kendinden sonra yazılmış pek çok mevlide tesir etmiştir.

Miracnameler, Hz. Muhammed’in Mirac hadisesini kaleme alan eserlerdir. Hz. Muhammed’in göğe yükselişini anlatan bu eserler, mensur ya da manzum olarak kaleme alınabilir. Fakat manzum miracnameler sayıca daha çoktur. Abdülvâsi Çelebi, Ârif, Nâyî Osman Dede, İsmail Hakkı Bursevî, Süleyman Nahîfi gibi şairlerin manzum miracnameleri önemlidir.

Bunların dışında Hz. Muhammed’in hadislerinden oluşan eserler de vardır. Kırk Hadis ya da Yüz Hadisler böyle eserlerdir. “Ümmetimin dinî işlerine dair kırk hadis derleyen (ya da ezberleyen) kimseyi Allah, fakihler ve âlimler topluluğu arasında diriltir” hadisi uyarınca pek çok şair ve yazar, hadislerden derleme yaparak eserler ortaya koymuşlardır. Peygamberimizin hadislerini içeren bu eserler manzum ya da mensur olarak yazılabilir. Seçilen hadislerde konu birliği olabildiği gibi, farklı konulardaki hadislerin de bir araya getirildiği görülür. Bu eserler çoğunlukla müstakildir. Fakat bazı eserlerin giriş kısımlarında da, eserin konusuyla ilgili kırk hadis derlenmiştir. Sözgelimi Mustafa Kânî Efendi’nin okçuluk hakkında kaleme aldığı Telhis-i Resailât-ı Rumat’ının başında okçuluk ile ilgili kırk hadis bulunmaktadır.

Hz. Muhammed’i konu edinen bir diğer edebî tür olan Esma-i Nebî’ler ise Hz. Muhammed’in isimlerinin konu edildiği eserlerdir. Bi’set-name adlı eserlerde ise Hz. Muhammed’in peygamberlikle vazifelendirilişi anlatılır.



Hz. Muhammed’in hayatı sadece müstakil eserlerde değil, divan ya da mesnevîlerin içindeki bölümlerde de işlenir. Naatlar ve Miraciyeler bu türden eserlerdir. Naatlar, Hz. Muhammed övgüsü için kaleme alınan şiirlerdir. Divanlarda tevhid ve münacat bölümlerinden sonra yer alırlar. Ayrıca sadece naatlardan oluşan mecmualar da bulunmaktadır. Naatların bir kısmı Hz. Muhammed’den şefaat dilemek için yazılırken, bir kısmı ise onun vasıflarını anlatıp, onu övmek için yazılır. Naatlar daha çok kaside, gazel ve mesnevi nazım şekilleri ile yazılır. Edebiyatımızdaki ilk naat, mesnevi şeklindedir ve Yusuf Has Hacib’in kaleme aldığı Kutadgu Bilig’de karşımıza çıkar. Türk edebiyatının en ünlü naatlarından biri, Fuzûlî’nin Su Kasidesi’dir. “Su” kelimesinin redif olarak kullanıldığı bu naat 32 beyitten oluşmaktadır.

Miraciyeler, tıpkı Miracnameler gibi Mirac hadisesini konu edinirler. Miraciyelerin Miracnamelerden farkı, müstakil eser olmamaları, başka bir eserin içinde bulunmaları yönüyledir. Miraciyyeler bazen divanlarda bazen de mesnevilerin içinde yer alırlar. Ayrıca siyer ve hilyelerde de bulunurlar.

Türk edebiyatında sayısız şair Hz. Peygamber övgüsünde şiirler ve müstakil eserler kaleme almıştır. Fuzûlî’nin Su Kasidesi, Nâbî’nin naat gazeli, Galib’in ünlü şiiri ve Arif Nihat Asya’nın Naat başlıklı muhteşem şiiri bunlardan en meşhur ve en akla gelenleridir. Konu ile ilgili daha geniş bilgi ve örnekler için bkz. Murat KaravelioğluNâbî ve Türk Edebiyatında Hz. Muhammed, Kutlu Doğum Haftası Sunumu.





Hiç yorum yok:

Yorum Gönder